18 Temmuz 2012 Çarşamba

01-20: Sorular ve Cevaplar

 

01-20: Sorular ve Cevaplar

1-Allah’a yakınlaşmak ne demektir?

Bir insanın Allah’a yakınlaşması, Allah’a olan sevgisinin, bağlılığının, Allah korkusunun, imanının ve inancının artması demektir. Hiçbir insan için Allah’a yakınlaşmanın bir sınırı yoktur. İnsanlar ahirette Allah’a olan yakınlıkları ölçüsünde karşılık alacaklar ve yine bu ölçüde  sonsuz bir cennet hayatına kavuşacaklardır. Bu nedenle her insanın dünyadaki asıl yaşayış amacı Allah’ın bildirdiği şekilde bu konuda samimi bir gayret sarf etmek olmalıdır. Kuran’da müminlerin bu konuda gösterdikleri çabaya şöyle dikkat çekilmiştir:
Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Böyle bir çaba sonucunda Allah’a yakınlaşan bir insanın       Allah’a olan sevgisi ve bağlılığı daha da şiddetlenir, kalbinde Rabbimiz’e karşı daha büyük bir coşku hisseder, Allah’ın razı olmayacağı bir tavır içerisine girmekten çok daha fazla korkar ve bu ölçüde de Allah’tan sakınır. Din ahlakına karşı bağlılığı, şevki ve dine hizmet etme isteği kuvvetlenir. Allah’a olan yakınlığın gücü arttıkça tüm bu sayılan özellikler de sürekli olarak artmaya devam eder.

2 -Bir müminin Allah’a yakınlıkta hedefi ne olmalıdır?

Allah ”Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cehd edin (çaba harcayın), umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide Suresi, 35) ayetiyle insanları Kendisine yakınlaşmak için yollar aramaya çağırmıştır. Bu nedenle bir müminin yaşamının en büyük hedefi Allah’ın bu çağrısı doğrultusunda çaba harcamak ve gelmiş geçmiş tüm insanlar arasında Allah’a en yakın kul olmaya çalışmaktır. Bu konuda müminlerin kendilerine örnek aldıkları kimseler ise peygamberlerdir. Peygamberlerin Allah’a olan yakınlıkları, onların Allah’tan çok korkan ve Allah’ı çok seven, takva sahibi, güzel ahlaklı ve samimi insanlar olmaları nedeniyledir.
Kuran’da “Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.” (Sad Suresi, 25) ayetiyle Hz. Davud’un  Allah’a olan yakınlığı tüm müminlere örnek verilmiştir. Kendisine peygamber ahlakını ve samimiyetini örnek alan her kişi, aynı şekilde Allah’tan korkup sakınarak, Kuran’ın hükümlerini titizlikle yerine getirerek ve hayatını Allah’ın rızasını kazanmaya adayarak peygamberlerin Allah’a olan yakınlıklarını elde etmeyi umabilir. Ancak burada önemli bir nokta daha vardır: Bir insanın Allah’a yakınlık konusunda gelişme gösterebilmesi yalnızca samimi bir istekle birkaç saniye içinde olabilir. Çünkü Allah insanlara çok yakındır ve kullarının dualarına icabet edendir. Bu yüzden bir insanın Allah ile yakınlaşması yalnızca samimi ve kesin bir

21-40: Sorular ve Cevaplar

21-40: Sorular ve Cevaplar

21 -İslam’da din ahlakını anlatma sorumluluğu kimlere verilmiştir?

İnsanlara iyi olanı emretmek ve onları kötü tavırlardan sakındırmak her insanın yerine getirmesi gereken bir sorumluluktur. Doğruyu bilen herkes, diğer insanlara bildiği bu doğruyu anlatmakla yükümlüdür. Bu nedenle din ahlakını anlatmak ve insanları Allah’a imana davet etmek sadece elçilerin değil, iman eden her insanın yerine getirmesi gereken ibadetlerden biridir. Allah insanları din ahlakına davet ederek, onlara doğru yolu göstermenin, ahiret hayatındaki sonsuz kurtuluşun yolu olduğunu bildirmiştir:
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)

22 -Zalim kavramı Kuran’da nasıl tarif edilmektedir?

Kuran’da kendisine Allah’ın ayetleri hatırlatıldığı halde, Allah’a ibadet etmekten yüz çeviren kimseler “zalim” olarak adlandırılmıştır:
Allah’a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur’an’ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok? (Zümer Suresi, 32)
Bu kimselerin zalimliklerinin en önemli göstergelerinden

41-60: Sorular ve Cevaplar

41-60: Sorular ve Cevaplar

41 -Kuran’da Hz. Davud’a verildiği söylenen anlatım çarpıcılığı ne anlama gelmektedir?

Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. (Sad Suresi, 20)
Anlatım çarpıcılığı, doğru olanı en özlü, en anlaşılır ve en etkili şekilde anlatabilme kabiliyeti, yani hikmetli konuşabilmedir. Bu tarz bir konuşmanın en önemli özelliği, karşı tarafın vicdanını harekete geçirecek samimiyette ve akılcılıkta olmasıdır. Anlatım çarpıcılığı olan bir insanın söylediği sözler, karşı taraf üzerinde derin bir etki bırakır. Karşıdaki kişinin yanlış olan fikirlerinde, ideolojisinde, hayat tarzında değişiklikler yapmasına ve doğru olanı kabul etmesine vesile olur.
Unutmamak gerekir ki, anlatım çarpıcılığı kişinin çok kültürlü olması, çok kitap okumuş olması, çok tecrübeli olması veya dilbilgisi kurallarını çok iyi bilip kusursuz cümleler kurmasıyla ilgili bir özellik değildir. Bu, Allah’ın imanı kuvvetli, samimi, ihlaslı kullarına lütuf olarak verdiği bir nimettir.

42- Allah inananlara imanlarından dolayı dünyada bir karşılık verir mi?

Allah samimi olan kullarına dünyada da güzel bir karşılık verir. Onları doğru yola iletir, işlerini kolaylaştırır, kalplerine huzur ve güven duygusu verir, şükretmelerine karşılık üzerlerindeki nimetleri kat kat arttırır, dinine yardım etmelerinden dolayı onlara yardım eder. Elbette kulluklarını denemek amacıyla zaman zaman bazı zorluklarla da deneyebilir. Ancak tüm bunların yanında onları dünyada güzel bir hayat ile yaşatır.    Allah müminlere yaptıkları salih amellerin karşılığını dünyada da vereceğini ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)
De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah’ın arz’ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.” (Zümer Suresi, 10)
Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)

43 -Allah inkar edenlere dünyada bir karşılık verir mi?

Allah ”İnkar edenleri ise, dünyada ve ahirette şiddetli bir azabla azablandıracağım. Onların hiç yardımcıları yoktur.” (Al-i İmran Suresi, 56) ayetiyle inkar edenlere dünyada da bir karşılık vereceğini bildirmiştir. Kuran’da bu kimselerin hem fiziksel hem de manevi anlamda bir azapla karşılaşabileceklerine dikkat çekilmiştir. Allah “Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar.” (Tevbe Suresi, 126) ayetiyle inkar edenlere dünya hayatında zaman zaman çeşitli sıkıntılar isabet ettirdiğine dikkat çekmiştir. Kuran’da önceki kavimlerin deprem, kuraklık, ürün kıtlığı, tufan, yıldırım düşmesi ya da bir kavmin toplu olarak helak edilmesi gibi azap şekilleriyle karşılaştıklarından da bahsedilmektedir.
Ancak bunun yanında inkarcıların yaşadıkları manevi azap, hayatlarının sonuna kadar kesintisiz olarak devam eden sürekli bir azap şeklidir. Bu insanlar, vicdanlarının kendilerine gösterdiği doğrulara uymadıkları için vicdan azabından hiçbir zaman kurtulamazlar. Yine aynı şekilde Kuran ahlakını yaşamadıkları için hiçbir zaman gerçek anlamda mutluluğu, dostluğu, sevgiyi ve sadakati yaşayamazlar. Kendileri gibi çevrelerindeki insanlar da Kuran ahlakını yaşamadıkları için karmaşanın, tedirginliğin ve huzursuzluğun hakim olduğu bir dünyada yaşarlar. Bunun yanında Allah onlara dünya hayatında pek çok nimet de sunar, ancak

61-88: Sorular ve Cevaplar

61-88: Sorular ve Cevaplar

61 -İnsan aklından geçirdiği şeylerden de sorumlu olur mu?

Şeytan insanların akıllarına çeşitli kuruntular, vesveseler ya da kuşku dolu düşünceler verebilir. Eğer insan, şeytanın bu fısıltılarına aldanır, ona inanır ve onun sözleri doğrultusunda hareket ederse elbette ki bu düşüncelerinden sorumlu olabilir.
Ancak eğer bu fısıltıların şeytandan olduğunu fark eder,      Allah’a sığınır ve doğru olan tavrı gösterirse bu durumda aklından geçen kötülükleri hemen dağıtır ve doğru düşünmeye başlar. Kişi şeytanın verdiği kötü düşüncelere itibar etmediği için bu düşünceler de kaybolup gider. Kuran’da müminlerin kendilerine şeytandan bir vesvese geldiğinde gösterdikleri tavır şöyle açıklanmıştır:
(Allah’tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (A’raf Suresi, 201)
Ama şunu da belirtmek gerekir ki, insan tüm bunları bilip de hala aklında vesveselerin, kuşkuların, olumsuz düşüncelerin kalmasına izin veriyorsa bunlardan sorumlu olabilir. Sürekli kafasında müminlere karşı kötülük, fitne, fücur tarzında düşünceler geçiren insan, niyetinden de sorumlu tutulabilir. Allah bir ayetinde şöyle bildirmektedir:
De ki: “Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir.” (Al-i İmran Suresi, 29)

62 -Ölen bir kimsenin ardından üzülmek doğru olur mu?

Allah her insan için belirli bir ömür süresi belirlemiştir ve hiç kimsenin bu vaktin önüne geçmesi mümkün değildir. Bu konuda takdir Allah’ın olduğu için böyle bir durumla karşılaşıldığında mümine düşen en güzel tavır, Allah’ın yarattığı kadere razı olmak ve bu olaya tevekkül ve teslimiyetle yaklaşmaktır. Aksinde gösterilen tevekkülsüz bir tavır Allah’ın yarattığı kadere karşı bir isyan anlamına gelir ki bu, bir müminin asla yanaşmayacağı bir tavırdır.
Dahası eğer ölen kişi mümin ise, ölüm ile birlikte